Bilgimizin biricik kaynağının deney olduğunu savunan bilgi öğretisi.
Öncesel fikirlerin ya da doğuştan fikirlerin varlığını yadsıyarak bilginin yalnızca deney yoluyla sağlandığını ileri süren felsefe öğretilerinin genel adı. Deneycilik, insanda deneyden önce gelen ya da doğuştan getirilmiş olan ilkelerin varlığını benimseyen usçuluğun karşıtıdır. Deneycilik dış dünyayı tüm bilgilerimizin kaynağı olarak gösterdiği için yani bilgi edinmede nesneye ağırlık verdiği için gerçekçi bakış açısına dayanır. Deneyciliği gerçekçi düşünce ve ülkücü düşünce ayrımı ya da karşıtlığı içinde kavramak doğru olur. Gerçekçi düşünce ve ülkücü düşünce felsefe tarihi boyunca zaman zaman birbirine yaklaşmış olsa da genellikle iki kutup oluşturmuştur. Deneycilik gerçekçi düşüncenin bilgi edinmede genel eğilimi olarak belirirken usçuluk ülkücülüğün temel bilgi anlayışını kurar. Bu anlamda deneyciliğin usçularca katı biçimde eleştirildiği çok olur. Bu eleştirilerden belki de eo önemlisini “Deneycilik bilginin yoksanmasından başka bir şey değildir” diyerek Kant’ çı filozof Hamelin yapar. Felsefe tarihinin ilk deneycileri belki de evrenle ilgili açıklamalarını duyu verilerine dayandırmış olan İonia filozoflarıdır. İlk köklü deneyci bakış Aristoteles’de belirir. Öğretmeni Platon’un görüşlerine tam karşıt görüşler ortaya koymuş olan Aristoteles için dış dünya bilimsel bilginin başlıca kaynağıdır ya da tek kaynağıdır.
Bilgi sorunlarından çok ahlak sorunlarıyla uğraşmış olan Epikuros’ cular da bilginin kaynağı olarak deney dünyasını gösteriyorlardı. Doğuştan fikirlerin savunucusu Descartes edinilmiş fikirler anlayışını getirmekle usçuluğu belli bir deneyci eğilimle dengelemiştir. Yeniçağ’ da daha çok usçu anlayış içinde gelişmiş olan fransız felsefesine karşılık ingiliz felsefesi her zaman deneyci bir yönde ilerlemiştir. Deneyci anlayışın kurucusu ve başlıca kişisi Bacon’dur. Onun ardılı John Locke fikirlerimizin kaynağı olarak hem iç, hem dış deneyi belirler. Francis Bacon’ ın görüşlerine büyük ölçüde bağlı olan Locke, doğuştan fikirlerin varlığını yadsırken şu savı ortaya koymuştur: doğuştan fikirler olsaydı, bunlar çocuklarda, cahillerde, ilkellerde de ortaya çıkacaktı. Locke’a göre zihin başlangıçta bir tabula rasa‘ dır ya da üstünde hiçbir yazı bulunmayan bir düzlemdir, bu düzlem yaşam deneyleri içinde dolmaya başlayacaktır. Gerçekçi bakışın en eski formülü olan Nihil estin intellectu quad non prius fuerit in sensu, yani “Zihinde hiçbir şey yoktur ki daha önce duyularda bulunmuş olmasın” formülü Locke’çu anlayışa tıpatıp uyar. Böylece Locke’da duyu deneyi düşünce deneyini kesinlikle öncelemektedir.
Locke’un baş eleştiricisi Leibniz, Descartes’dan daha ılımlı bir tutum alarak, deneyciliğin doğuştan ilkeleri açık ve anlaşılır kılacağını savunmuştur. Locke ‘ dan sonra Hume da deneyci bir anlayış içinde felsefesini geliştirirken fikirleri duyu izlenimlerinin kopyalan olarak belirlemiş, onları çağrışımlarla birbirine bağlayarak deneyciliği çağrışımcılığa götürmüştür. John Stuart Mill ve Herbert Spencer de deneyciliği çağrıştırıcı anlayış içinde geliştirmişlerdir. Bazı felsefeciler deneyciliği bir öğretiden çok bir yöntem sayma eğilimindedirler. İster öğreti, ister yöntem diye değerlendirilsin, deneycilik düşüncede somuta, olumluya, bilimsele yönelişin anlatımıdır. Çağdaş felsefede bu iki karşıt eğilimin, deneycilikle usçuluğun bir bütün oluştururcasına birbirine yaklaştırıldığını görüyoruz. Bu yaklaştırma eğilimi Bacon’ a kadar dayanan bir eğilimdir.
Almanca : empirismus
Yunanca. :
İngilizce. : empiricism
Fransızca : empirisme
Eski terim. : ihtibariye
« Sözlük indeksine dön