İnce suratı, keskin ütülü bol pantolonu ve biraz önceki yağmurdan ıslanmış gri pardösüsü ile çelimsiz bir adam...
Karalama Defterleri
1965 Eylül’ünde Erzurum Tren Garına elinde bir bavul ve battaniyeye sarılmış döşekle bir genç kız indi. Yakası...
Otobüsümüz Dokuz Dolamaç’ ı homurdanarak indi. Güneş doğmamış fakat etraf aydınlanmaya başlamıştı. Eskilerin bahri şafak başlangıcı dedikleri...
“…Gelip size Zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden…” * 1989...
Bir sergi Kentler yenileşir ve gelişirken ne yazık ki mimari devamlılığını- bütünlüğünü- kaybediyor, bir yandan da mahalle...
“Dün gece bir rüya gördüm. Size anlatamam – yüreğim fazla dayanmaz, biliyorum… içime atsam, olmuyor…dilime vuruyor… anadilimde...
“Entelektüel Sürgün, Marjinal, Yabancı ” ( Ayrıntı Yayınları) ; “Entelektüelin bir görevi de insan düşüncesini ve insanlar...
Bakalım bu haftaki Bisikletle Kültür Turu etkinliğimizde neler olmuş. Bugünkü durağımız Caddebostan Kültür Merkezi (CKM). Önce Atölye...
Japon yazar Haruki Murakami’ nin “Yaban Koyununun İzinde” sini okudum. Sonsuz bir tad verdi diyebilirim. Gittikçe kendinden...
Günümüzden 2500 yıl önce (M.Ö 469- M.Ö 399) yaşamış olan ve kimilerince felsefenin ilk şehidi sayılan Sokrates’ın,...
Ağacın akıllısı Suyunu gökten alır Cahile akıl sorma Kendini alim sanır… Bir başak dolu ise Öne eğiktir...
1946 yılında Türkiye’de tek partili dönem sona erdi ve Demokrat Parti adında yeni bir parti kuruldu. Kurucuları;...
Diğer anılarımda da yazdığım gibi biz bir babadan dört erkek ve dört kız olmak üzere sekiz kardeştik....
1945 yılıydı. Bizim köyümüzün kuzeyinde bulunan takriben köyümüze beş kilometre mesafede olan Karakoyunlu Köyünde ablam Pakize vardı....
Şimdi işimiz tamam dedik ve hemen Pazarören yoluna düştük, geldik Enstitü Müdürlüğüne; Müdür Bey yardımcısına “Bunu bir...
Babamın ölümünden bir yıl sonra, büyük ağabeyim Kadir terhis oldu geldi. Kendimizi biraz toparlamaya çalışırken, tekrar ihtiyat...
Sahilde yürüyordum bugün, hava da kararmıştı. İnsanlar evlerine dönüyorlardı. Bir bankta genç kız hem bağırarak ağlıyor hem...
Oğuz Atay’ ı okuduğumda , özellikle ‘Günlük’’ ünden sonra şöyle düşündüm. Aydın; bilen değil kaygı duyandır. Günlük...
Ona neden Gümüş diyorlardı, bilmiyorum. Aslında altın renkli tüyleri vardı. Epeyce iriydi. Hele benim çocuk halime göre...
”Göklerde kartal gibiydim, Kanatlarımdan vuruldum, Mor çiçekli dal gibiydim, Seher vaktinde kırıldım’’ Mektup böyle başlıyordu. Zarfın içinde...
…Elmalı Sokağında annesiyle beraber oturduğunu daha önceki bir konuşmamızda öğrendiğim Doktor Selim bu gün biraz da neşeli...