Pek çok insan ahlak kurallarına son derece katı bir biçimde sadıktır. Hatta bu kuralları kırmak daha iyi bir sonuç ortaya çıkarıyor olsa bile –örneğin, bir kişinin intihar edip beş kişiyi kurtarması gibi– bazı insanlar kurallardan asla taviz vermemeyi uygun görüyor. Peki bu durum etik sürecimizdeki bir “bug”dan (hata) kaynaklanıyor olabilir mi?
Yeni yapılan bir araştırma, bu tarz bir kurallara uyma durumunun mevcut bir işlevselliğine işaret ediyor: İnsanlar, basit ilkelere sadık kalan kişilere daha çok güvenme eğilimi gösteriyor.
Peki ne yapardınız?
Felsefi terminolojide, çıktıyı maksimuma çekme durumu, faydacılık (utilitarian) olarak isimlendirilir. Buna karşın, hak ve görevlere öncelik vermek ise deontolojiktir. Okyanusun ortasında, üzerindeki kişi sayısının fazlalığı yüzünden batmak üzere olan bir sandalda olduğunuzu düşünün. Sandaldaki kişi sayısı bir kişi eksilirse, batma tehlikesi ortadan kalkacak ve sandalda ölmek üzere olan bir kişi var. Peki ne yapardınız? Diğer insanları ve kendinizi kurtarmak için bu kişiyi sandaldan atar mıydınız?
2013 yılında Cognition‘da yayımlanan bir çalışmada, insanların, diğerlerinin hayatlarını kurtarmak için ölmek üzere olan bir adamı bir bottan denize atma durumunu etik açıdanuygun görseler bile –faydacı bir davranış–, böyle bir şeyi yapan insanı empati ve ahlak yoksunu olarak gördüğünü ortaya koydu. Journal of Experimental Psychology:General ‘da Haziran ayında yayımlanan bir araştırma, bu tarz faydacı kararlar verenlere karşı insanların gerçek davranışlarını ölçmeyi amaçladı.
Birkaç deney
University of Oxford’dan ve Cornell University’den psikologların yürüttüğü birkaç deneyde, Amerikalı yetişkinlerden ahlâki dilemmaları içeren ölçekleri cevaplandırmaları ve sonrasında da diğer katılımcılarla çevrimiçi olarak etkileşimde bulunmaları istendi. Bu denekler; beş tren yolu işçisinin ölümünü engellemek için, kilolu bir adamı üst geçitten atabilecekleri cevabını verdiklerinde, katılımcılar bu denekleri daha az ahlâk sahibi ve güvenilmez olarak oyladılar ve bir yatırım oyununda da onlara daha az para emanet ettiler.
Araştırmacılara göre, insanlar başkalarını tek başına onların felsefi ideolojilerine dayanarak değerlendirmiyor, bunun yerine, diğerlerinin ahlâki kararlarının –insanların sahip olmasını istediğimiz motivasyonları, taahhütleri ve duygularının– nasıl olduğuna bakıyor. Sakin hesaplar yapmanın kendi faydaları vardır, fakat bizler, arkadaşlarımızın, başkalarına kişisel olarak zarar vermeden önce en azından bundan çekinmelerini istiyoruz. Aslında, bu araştırmadaki insanlar, verecekleri kararın çok zor olduğunu ifade ettiklerinde, adamı atmayı tartışan bu insanları daha güvenilir olarak görebiliyoruz.
Liderlik yapmak, kurulması zor olan dengeleri gerektirir. Bir savaş ya da bir insanı işten atmak, ortaya çıkaracağı acıyı saracak bir fayda sağlar mı? Araştırmacılara göre, böylesi bir karar hakkında konuşulurken, bu karara hiçbir şeyi umursamadan ulaşılmadığını göstermeleri için; liderlerin doğru türdeki karara varma amacıyla çaba gösterdiğine ya da en azından iyi insan olduğuna ikna olmak istersiniz. Maliyetleri ve faydaları sakince tartabilmek, birçok insan için iyi olanı yapmak olabilir ve bu durum, belki de arkadaş kaybetmenin en makul yöntemi olabilir.
Kaynak:
–Hutson, M. “Why We Love Moral Rigidity?” https://www.scientificamerican.com/article/why-we-love-moral-rigidity/
www.bilimfili.com